Obezite Cerrahisinde en sık kullanılan iki prosedür olan Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrectomy) ve Gastrik Bypass arasında ne gibi farklar olduğunu, hangi hastalar için hangi operasyonun tercih edilmesi gerektiğini merak eden hastalarımızın sayısı oldukça fazla. Bu sebeple en çok aldığımız sorulardan biri de bu soru oluyor. Avantajları ve dezavantajlarıyla iki prosedürü birlikte inceleyelim.
Tüp mide ameliyatının en büyük avantajı prosedürün daha az karmaşık oluşu ve tüm komplikasyon risklerinin gastrik bypass ile karşılaştırıldığında daha düşük olmasıdır. Bu sebeple cerrahi operasyon geçirmesi yüksek riskli hastalarda öncelikle Sleeve Gastrektomi tercih edilmektedir. Uygulama daha kolay, anestezi süresi daha kısa ve iyileşme daha hızlıdır. Yine daha önce birden fazla karın ameliyatı geçirmiş hastalarda da tüp mide ameliyatının seçilmesi uygundur. Çünkü tüp mide prosedüründe, genellikle karın içi yapışıklıklarının daha az olduğu karnın üst kısmında işlem yapılmaktadır.
Tüp mide ameliyatında ince bağırsak ve pilorik kapak üzerinde herhangi bir işlem yapılmaz. Hastanın bağırsak florası korunur, besinlerin akış yönü ve doğal sindirim süreci bozulmaz. Bu sebeple gastric bypass sonrası görülen dumping sendromu, tüp mide sonrasında görülmez. Ayrıca tüp mide sonrası mide endoskopi ile tamamen görüntülenebilir durumdadır. Gastrik bypass’da olduğu gibi karın içinde kör bir mide kalmaz.
Tüp mide prosedüründe midenin bir kısmı tamamen çıkarılır ve bu çıkarılan kısım “açlık hormonu” olarak adlandırılan Ghrelin hormonunun salınımını gerçekleştiren fundus kısmını da içerir. Böylelikle tüp mide ameliyatından sonra açlık hissi önemli ölçüde azalmaktadır. Açlık hissetmeyen ve hacmi küçülen midesi sayesinde çabucak doyan hastalar, sağlıklı beslenme düzeni oluşturmakta zorlanmazlar. Gastric Bypass yönteminde midenin kullanılmayan kısmı karın içerisinde bırakıldığı için açlık hormonu salgılamaya devam etmektedir. Bu yüzden Sleeve Gastrektominin en önemli avantajlarından biri de budur.
Obezite cerrahisi sonrasında vücutta vitamin ve mineral eksiklikleri görülebilmekte ve dışarıdan alınan takviyeler ile bu eksiklikler giderilmektedir. Tüp mide ameliyatı ile mideniz küçülse de doğal sindirim ve midedeki emilim devam ettiği için bu vitamin ve mineral takviyelerini belirli sürelerde kullanmanız yeterlidir. Yine buna bağlı olarak şiddetli depresyon, anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıkları tedavi etmek için düzenli ilaç kullanması gerekenler, anemi, crohn hastalığı gibi hastalıkları bulunanlar ve anti-inflamatuar ilaçlar kullanan hastalar için ilaç emilimini yüksek düzeyde etkilemeyecek prosedür olan tüp mide ameliyatı tercih edilmektedir.
Tüp mide ameliyatı geri dönüşü olmayan bir prosedürdür. Midenin bir kısmı çıkarılarak dışarı alınır ve işlem geri döndürülemez.
Gastric ByPass 1970’li yıllardan beri uygulanan ve uzun dönemde etkinliği kanıtlanmış bir prosedürdür. Ayrıca kilo kaybı açısından Sleeve Gastrektomiden daha güçlü olduğu bilinmektedir. Yıllarca toplanan veriler Gastrik bypass geçiren hastaların, tüp mide geçiren hastalara göre ortalama 10 ila 20 kilo daha fazla kilo kaybı sağladıklarını göstermiştir.
Diyabeti olan hastalarda da Gastrik Bypass ile daha iyi sonuçlar alınabilmektedir. Tüp mide ameliyatının da obeziteye bağlı diyabet üzerinde benzer olumlu etkileri olmaktadır.
Ayrıca şiddetli reflü hastalığı olan kişilerin de bu rahatsızlığı Gastric By-Pass sonrasında sıklıkla düzelmektedir.
Teoride Gastrik Bypass’ın tüp mideye göre avantajlarından birinin de geri döndürülebilir olması olduğu bilinse de pratikte bunun gerçekleştirilmesi çok nadirdir. Çünkü bu geri dönüşüm ameliyatı çok yüksek komplikasyon ve risk oranlarına sahip olan ve çoğu cerrahın yapamayacağı, çoğunun da yapmak istemeyeceği bir operasyondur.
Gastric ByPass sonrasında yaşanabilecek Dumping Sendromu ve vitamin, mineral eksiklikleri büyük bir dezavantajdır.Tüp mide sonrasında bir süre ilaç kullanımı ile vitamin ve mineral düzeyleri dengelenerek ilaç kullanımı kesilirken, Gastric Bypass sonrasında ömür boyu ilaç kullanılması zorunlu olabilmektedir.
Vücuttaki Ghrelin hormonunda herhangi bir azalma olmaması da bir diğer eksisi. Açlık hissi devam etmekte olduğundan hastalar kilo verme sürecine uyum sağlamakta zorlanabilirler.
Ameliyat sonrasında midedeki herhangi bir ülser veya şüpheli malignite durumunda endoskopik görüntüleme yöntemiyle mide içinin görüntülenememesi de bir diğer sorundur.
Şimdiye kadar verdiğimiz bilgileri göz önüne aldığınızda bu sorunun net bir cevabı olmadığını, yöntemlerden birinin kesinlikle daha iyi olduğu kanısına varılamayacağını anlamışsınızdır. Genellikle daha düşük komplikasyon oranları, daha hızlı iyileşme, daha kolay bir ameliyat olması ve daha ucuz olması nedenleriyle tüp mide ameliyatı tercih edilse de Gastric By-Pass’dan daha fazla fayda sağlayacağı düşünülen hastalara da bu yöntemi bir seçenek olarak sunuyoruz. Obezite Cerrahisine ihtiyaç duyan bir hasta tüm yönleriyle her iki prosedür hakkında da bilgilendirilmeli ve hastayla birlikte hastaya en uygun yönteme karar verilmelidir. Yalnızca tek bir prosedürü uygulayan bir cerrah yerine her iki prosedürü de uygulayabilen ve bilgi sahibi olan bir cerrah seçmeniz de faydanıza olacaktır.